Özellikle bizim gibi herkesin parmağını soktuğu ülkeler bütünlüklerini korumak için birlik olmalı. Bu nasıl olur biliyor musunuz? İnsanlarla ilişki kurarak, onlara yardım ederek. Aynı fikirde olmasan bile birbirine saygı göstererek.
Biz okumuş çocuklar genelde diğer okumuşlarla konuşuruz. Biraz okumamış gelirse o kişiden elimizi ayağımız çekeriz, mesafe koyarız. Onlarla zaman geçirmeyi zaman kaybı gibi görürüz ve iletişimi en aza indirir ve ya koparırız. Hızlı akıp giden bu hayatta boşa geçirecek zamanımız yoktur çünkü.
Biz okumuş çocuklar her şeyi herkes den daha iyi biliriz. Başkasının karşı görüşünü dinlemeye bile sabrımız yoktur. Çünkü en iyi bilen bizizdir. Benim dediğim doğrudur diye gireriz konuşmalara. Karşıdakinin savunma psikolojisine gireceğini unutarak.
Biz okumuş çocuklar çok güzel gelişip sonlanabilecek bazı olayları başlattık. Şimdi ise bir takım oluşumlarla bunu geliştirip büyütmeyi düşünüyor veya çabalıyoruz. Bir araya gelip stratejiler oluşturmaya ve bunları hayata geçirmeye başladık. Halka hizmet verecek ama aynı zaman da halkı doğru yönlendirip anlamlı mesajlarla halkı bir bakıma eğitip diğer ülkeler içinde bizleri iyi temsil edecek kişileri bulup çıkarmamız ve daha bir sürü işi gerçekleştirmemiz gerekecek.
Bizim birey olarak yapmamız gereken ise eğer uzmanlık alanımız bazı yapılaşmaların kurulması ve gelişmesine yardım edecekse zamanımızı buna ayırmamız. Birey olarak her türlü insanla bir araya gelip konuşup iletişime geçmemiz. Amaç karşı düşünce de olanların bizim düşüncemize katılmalarını sağlamak değil. Amaç her zaman karşıdakinin düşünmesini sağlayacak ve kafasında soru işaretleri bırakacak konulardan bahsetmek. Bu yüzden çok uç noktalardakini değil daha yeni fikirlere açık , yeni düşünceleri araştırıp kafasını kullanarak kendi doğrusunu bulabilen kişiler seçilmeli. Ve en önemlisi birbirimize yardım etmeliyiz.
Size 11 yıllık yurtdışı tecrübelerimden örnek vereyim. Uluslararası ortamlarda yaşıyorum ve kelimenin tam anlamıyla dünyanın her yerinden arkadaşlarım oldu. Bu arkadaşlıkların bazıları çok kolay kurulurken bazıları çoğu zaman sonra gelişti. Bazıları ile arkadaşlık oluşturacak ortam bile olmadı. Niye mi?
Tanıştığım kişiler ki , bence tüm insanlar , ikiye ayrılıyordu tanışma anında. Birinci kısım Türk olduğumu söylediğimde ilgilenen ve ya eski tanıdıkları Türklerden dolayı gönül bağı olanlar ve ya başka kültürleri tanımaya eğilimli nötr insanlar. İkinci kısım ise ya Türk imajı kafasında kötü olan ve ya eskiden kötü bir tecrübesi olmuş veya kendini sadece kendi milletinde insanların içinde rahat edip hiç seninle konuşmaya bile yeltenmeyenler.
Ben birinci kısımdakilerin hepsine , ikinci kısımdakilerin bir kısmına ulaşıp onların Türk arkadaşları oldum. Bu arkadaşlıklar kolay kazanılmadı. Hangi millet olduğuna bakmadan yardım ettim, hasta oldukların da Türk usulü yemek yapıp götürdüm, işi olduklarında çocuklarına baktım. Türk yemeği pişirme kursları verip tam bizim olmasa da hoşlarına gidecek göbek dansı bile öğrettim. Her ne kadar Emrah 'in ' Sen onların kafasındakilerin Türk imajını değiştirmedin onlar seni artık Türk görmüyor ' söylemine biraz katılıyorsam da ben yine de bir şeyleri değiştirdiğime inanıyorum. Televizyonda haberlerde Türkiye ile herhangi bir haber geçtiğinde aklına ben geliyorsam, haberine göre seviniyor veya endişeleniyorsa ( dikkatinizi çekmek isterim rezil olduk diye düşünmüyorum) o kişi benim için kazanılmıştır.
Karşılaştıklarım arasında sohbetlerde yüzüme bile bakmayan, görünce kafasını çeviren, beni tanımaya çalışmayıp bir saniyesini bile ayırmayanlar oldu, olmadı değil. Ben bunları uç noktalardakiler diye adlandırıp enerjimi ve vaktimi diğer insanlar üzerinde harcadım.
Aynı şeyi bizim de ülkemiz içinde yapmamız lazım. Değişik deneyimler yaşamış, değişik eğitimler almış kişileri ön yargısız birbirine yaklaşması , birbirine yardım etmesi gerekiyor.Sevgi olmasa da saygı ortamı yaratmamız lazım.
En son 'duran adam' ile örnek vereyim. Biz okumuş çocuklar diyelim ayakta alkışladık, her yerde protesto şeklimizi değiştirip onun ardından gittik. Ben de çok takdir ettim. Sonra daha tutucu toplumumuzun gözüyle baktım olaya.Eminim ki kafalarındaki düşünce ' uzun saçlı zibidinin biri çıktı öyle ...... bakar gibi durdu' olmuştur. Belki daha yumuşak ve ya sert yorumlar yapmışlardır. Çünkü bu insanlar uzun saçlı biri ile sohbet etmemiştir hayatında, hayatında dans gösterisine gitmemiştir, duran adam gibi bir kişi ile aynı masada oturup yemek yememiştir. Bu kişi duran adamı insan olarak hiç tanıma fırsatını yakalayamamış ve ya tanımak için çaba sarf etmemiştir. Aynı şekilde duran adamda bu kişilerin sohbetine hiç katılmamıştır belki hayatında. Bu kopukluk olduğu sürece birbirimizi tanımamıza imkan yok.
Birbirini tanımadığın sürece de birlikte uyum içinde yaşamana imkan yok. Bu Türkiye için de dünya için de geçerli.